Finlandiya, hazırladığı yeni ulusal müfredatlarda, klasik dersler yerine fenomen tabanlı proje çalışmalarına ağırlık vereceklerini duyurdu. Yaşları 13 ile 16 arasında değişen 425 öğrencisi olan, Norveç’in başkenti Oslo’nun biraz dışındaki Ringstabekk okulu ise bunu, 40 yıldır büyük başarıyla gerçekleştiriyor. Bütün bunlar 1970’lerde öğretmenlerin, öğrencilerinin okulda öğrendikleri şeylere gerçek anlamda ilgi göstermediklerini fark etmeleriyle başladı. Bu eğitimciler, Danimarkalı pedagog Knud Illeris ve onun müfredatlar-arası proje çalışması fikirlerinden etkilendiler ve 1980’lerde okulun temel anlayışı ve teşkilatı yenilendi. Okulun pedagojisi o zamandan beri gelişmeyi sürdürse de esas olan çok disiplinli çalışmalar aracılığıyla öğrenme fikri devam etmektedir.
Ortaokul bu çok disiplinli öğrenmeyi destekleyecek şekilde düzenlenmiştir. Öğretmenler bu okulda işe alındıklarında, sadece kendileriyle aynı konuları öğreten öğretmenlerle değil, diğer öğretmenlerle de işbirliği içinde çalışmaları gerektiğini çok iyi bilirler. Birçok farklı disiplinden öğretmenin oluşturduğu takımlar halinde çalışmaları gerekmektedir.
4 – 6 öğretmenden oluşan her öğretmen takımı, 60 – 75 öğrencinin eğitimi ve gelişiminden sorumludur. Öğretmenler, öğrencilerin ders programlarını beraberce haftalık olarak oluşturur ve kendi planlarını ulusal müfredat ve okul liderlerinin beklentilerine bağlı kalarak yaparlar. Farklı müfredatlar-arası öğrenme yöntemlerini kullanan okul öyküleştirme, proje tabanlı öğrenme, sorgulamaya dayalı öğrenme, benzetim, vb yöntemleri sürekli olarak geliştirir. Öğretmenler birbirinden fikir alıp deneyimlerini paylaşarak okulun yerel belirli bir müfredatı olmasa da bütün öğrencilerin aynı öğrenme yöntemlerini ve çok disiplinli temaları deneyimlediklerini garantilemiş olurlar.
13 yaşındaki 8. sınıf öğrencileri genellikle depremler, volkanlar ve yer kürenin diğer kuvvetleri gibi doğa bilimleri ve coğrafya derslerinde öğretilen başlıkları çalışırlar. Derslerde bu konuyu değişmez bir şekilde işlemek yerine, öğretmenler farklı konuları bir arada kapsayan farklı öyküler bulmak zorundadır. Bu öyküleştirmelerden birinde, öğrenciler Everest Dağı’na çıkacaklarmış gibi davranırlar. Hazırlık aşamasında, haritaları, havayı ve iklimi çalışmak zorundadırlar. Öykü ilerledikçe öğretmenler, Everest Dağı’nın zirvesine giden en iyi rotayı belirlemek, ihtiyaçları olan araç-gereçleri listelemek, kullanacakları zamanı hesaplamak, bütçeyi çıkarmak ve finansman sağlamak için -bu öğrenciler için yabancı bir dil olan- İngilizce başvuru yapmak gibi farklı görevler verirler. Bu görevleri yerine getirirken, öğrenciler bir sürü bilgi toplamak ve bulduklarını grupla tartışmak zorundadır.
Ringstabekk okulundaki öğrenciler çoğu zaman küçük gruplar halinde çalışırlar. Bu, Rus psikolog Lev Vygotsky ve Amerikan filozof ve psikolog John Dewey tarafından teorileri geliştirilen, öğrenmemizin çoğunun tek başımızayken değil de birlikte düşündüğümüz, konuştuğumuz ve problemleri çözdüğümüz zaman meydana geldiği teorisine ve “yaparak öğrenme” fikrine dayanmaktadır.
Genellikle 10. sınıfta yürütülen bir diğer müfredatlar-arası tema, çevre ve sürdürülebilirlik üzerine odaklanır. Bu farklı öğretmen-takımları tarafından farklı şekillerde yapılır. Bunlardan biri, her öğrenci grubunu yerel belediyenin belli bir bölgesinden sorumlu tutarak danışman gibi çalışmalarını sağlamaktır. Bir rapor ve bazen de ulaşım, enerji, atık, vb. konulara özel olarak yoğunlaşarak yerel topluluğun belirli bir parçasının nasıl geliştirilebileceğine dair bazı modeller oluştururlar. Eğer model oluştururlarsa, tasarımla birlikte oranlar ve diğer matematik konularını da çalışmaları gerekir. Doğa bilimlerinin bir parçası olan değişik enerji türlerini ve ilgili kirlilik çıkışlarını araştırmaları ve raporlarını hazırlayıp hem yazılı hem de sözel olarak sunmaları gerekir. Bu projenin uygulandığı ilk yıl, öğretmenler bu tür işlerle uğraşan yerel bir danışmanlık şirketiyle işbirliği içinde çalışmışlar. Danışmanlar ve mühendisler, 15 yaşındaki öğrenciler onları daha önce haberdar olmadıkları yeni bir teknoloji hakkında bilgilendirdiğinde çok etkilenmişler.
Müfredatlar-arası çalışma sırasında, öğrenciler önceden belirlenmiş ve İngilizceyi bir derse veya fen bilimlerini başka bir derse ayıran sabit bir haftalık planı izlemezler. En az ulusal müfradatta belirlenmiş ders sayısı kadar okulda kalırlar ve öğretmenlerinden rehberlik ve talimatlar alarak hafta boyunca görevleri üzerinde çalışırlar.
Ringstabekk okulu ulusal müfredatı takip etmek ve ulusal değerlendirme sistemlerine uymak zorundadır, böylelikle her öğrenci her bir geleneksel ders için ayrı ayrı notlar alır. Ayrıca Norveç’teki diğer bütün öğrenciler gibi aynı test ve sınavları tamamlarlar. Bu testlerde ulusal seviyede en üst performansları göstermeleri, çok disiplinli öğrenmenin öğrencilere ihtiyaç duydukları bilgi ve becerileri kazandırdığını gösterir. Sadece bu da değil, öğrencileri öğrenmek için öğrenmeye de motive eder. Öğrenciler okulda yaptıkları şeylere kendilerini o kadar çok kaptırırlar ki başladıkları şeyi sürdürmeye çok hevesli oldukları için bazen ara vermek bile istemezler.
Anne-babaların çoğu, bu okulun çocuklarını gerçekten gelecekteki iş yaşamına hazırladığını, bilgi-beceri ve kişisel gelişim ile ilgili gerekli yeterlikleri geliştirmelerine yardım ettiğini anlamıştır ve okuldan memnundur. Okul müdürü durumu şöyle ifade etmektedir: “Biz hesap makinesi yetiştirmiyoruz, biz insan yetiştiriyoruz.”
Kaynak: http://qz.com/377742/this-school-in-norway-abandoned-teaching-subjects-40-years-ago/
Çeviri: Sevcan Bilgin