Oyuna dayalı okulların en bilinen özelliği yetişkinleri, çocukların hemen her şeyine yardım etme çabasından vazgeçirme prensibidir, özellikle de kendi kendilerine çok rahat yapabilecekleri şeyler konusunda. Bu, ceketlerini giymek ya da tuvaleti kullanmak gibi günlük kişisel bakım işleri için de geçerli; oyun evinin en tepesine tırmanmak ya da salıncağa binmek gibi fiziksel zorlu aktiviteler için de.
Çocuklar herhangi bir zorlukla mücadele ederken tercihen bir adım geride dururuz. Artık iyice çıkmaza girdiklerinde ise onları cesaretlendirici cümlelerle destek olabiliriz; mesela “kolunu sok önce” gibi ya da belki biraz daha yardıma yönelik bilgi verici cümlelerle “öbür kolun arkanda kaldı” gibi… Dışarı çıkmadan önce uygun şekilde giyinmek ya da çişini lazımlığa yapmak gibi gerçekten yardıma ihtiyaç duyduğu durumlar söz konusu olduğundaysa, daha fiili bir destek verebiliriz; ancak her çocuğa kendi kendine ne yapabildiğini görebilme şansı verdikten sonra yardıma geçmeli. Çocuğun ağaca tırmanmak gibi kendi kendine mücadele ettiği bir durum olduğunda ise yakınında bulunmalı ve “sana yardım etmeyeceğim ama canının yanmasına da müsaade etmeyeceğim” gibi teşvik edici cümleler kurabiliriz.
Beceri, gösterilen çaba ve azmin bir sonucudur ve sınavlar, testler, ev ödevleri gibi yapay dünya zorluklarının aksine gerçek dünyanın zorluklarıyla yaşanan mücadele özgüvenli, gayretli olma gibi kişilik özelliklerinin temelini oluşturur.
Velilerin sınıfta yardımcı öğretmenlik yaptığı bir kooperatif okul öncesi kurumunda bu, bazı velilerin en zor öğrendiği ve de en önemli derslerden biridir. Daha önce hiç bir veli inisiyatifli kooperatif anaokulunda çalışmamış öğretmenler bana sıklıkla şu soruyu sorarlar: “veliler öğretmenin ayağına dolanmıyor mu?” ya da “Çok fazla müdahale etmiyorlar mı?”; benim cevabım ise “Evet, ediyorlar” şeklinde. Okula gelen 2 yaş çocuğu olan anne-babaların çoğu ebeveynlik işinde çok acemi; onlar aslında sadece bebek bakımında deneyimliler. İlk çocuğu olanlara gelince, onların bildikleri ilk ebeveyn-çocuk ilişkisi bu; ve bu işten bunaldığım zamanlarda anlıyorum ki aslında işimin bir parçası onların bu ebeveynlik yolculuğunda tam olarak nerede olduklarını ve çocuklarıyla birlikte yeni bir döneme geçiyor olduklarını anlamak.
Başka bir deyişle, her daim ideallerimize ulaşamayabiliriz belki ama aslında ideale ulaşmaktan çok, o yönde çaba gösteririz. Herhangi bir ideale kavuşmak için yapıldığı gibi…
Tekerlekli atlı karınca dış mekan derslerimizin önemli öğelerinden biridir. Sonradan hazırladığımız beton kaplı bir yüzey üzerine oturtulacak şekilde yapıldı; şu anda ise eğimli, talaş kaplı bir zemin üzerinde. Tekerleklerin dönmesi için bir ray var fakat neredeyse tamamı talaşla kaplı ve başkaca artık, kıymık gibi malzemeler de çocukların pedal çevirmesini neredeyse imkansız kılıyor. Dönem başında, özellikle ikinci sınıflarda, bir yetişkin neredeyse her an atlı karıncanın başında çocukları iterek yardım etme görevindeydi.
Fakat şu anda Nisan ayındayız ve elde ettiğimiz gelişimi görmek nefes kesici. Geçtiğimiz hafta, çocuklar atlı karıncayla mücadele içindeyken anne babalar benim uyarıma gerek kalmaksızın geri planda kaldılar. Çocuklar yerdeki talaş problemini kendileri keşfettiler. Birikmiş talaşı temizlemek için süpürge buldular. Bazı çocuklar pedal çeviren, bazıları da motor gücü sağlayan parça oldu; yetişkinler yardıma yeltenmeden geride onları izlerken aslında hepimiz kafamızdaki ideale ulaşma çabasındaydık.
Kaynak: http://teachertomsblog.blogspot.com.tr/2015/04/not-helping.html
Çeviri: Figen Uşaklıoğlu
Teacher Tom hakkında: 14 yıldan beri Woodland Park Kooperatifi Okul Öncesi Kurumları’nda çalışmaktadır. Öğretmen, yazar, sanatçı ve “A Parent’s Guide To Seattle” adlı kitabın yazarıdır. Çalıştığı okul öncesi kurum kooperatif yapısına sahip. Tom, blogunda böyle bir modelin, gerçek bir topluluk ağının, ailelerle birlikte çalışmaya imkan veren, verimli bir yapı olduğundan bahsediyor.