“Onlara bunun aynı biçimde sürdürülemeyeceğini ve bazı şeylerin değişmek zorunda olduğunu söyledim. Altı ay sonra da okulda büyük bir yangın yaşandı.” Değişim hikayeleri genellikle köktenci bir yaklaşımla başlar, ancak Lennert Nilsson’ın uygulamaları aşamalı ilerleyip yeni bir düzeye geçerek başladı.
Danielle Batist
Stockholm Arlanda Hava Limanı gelen yolcu salonunda bütün Avrupa’dan gelecek müdürleri, öğretmenleri ve Ashoka Yılın Gençlik Grubu’nun varışını bekliyorduk.
Müdür Lennart Nilsson, bu seyahatte yaklaşımı kendi ülkesinde ve dışarıda farklı ve özel olan tek İsveçli idi. Bizi adaya götüren botta onun düşüncelerine ilişkin bilgileri okuduğumda, sisteminde sınıfların, öğretim yılı düzeninin, bilinen derslerin ve uygulamaların olmadığını öğrendim.
Akademik uygulamalarının İsveç okullarına uyumlu olduğunu, fakat öğrencilerin empati, girişimcilik, liderlik en önemelisi de mutluluk üzerine bir bütün olarak kurgulu becerilerini geliştiren uygulamaların var olduğunu anladım.
Adadaki tek evde farklı ülkelerdeki eğitimin durumunu karşılaştırdık ve bu arada Nilsson’a sabah tanıştığımızdan beri kafamda oluşan soruları sorma şansı buldum.
Nilsson, bütün bunların Gothenbourg yakınlarındaki Grabo’da bir okula müdür olması ile başladıgını söyledi. Bir kaç yıllık yat kulübü deneyiminden sonra öğretmenliğe döndüğünü. Değişim gereksinimi acildi: Okulun ileri yaştaki öğrencileri yanlış davranışlar sergiliyor ve bir çoğu da Nilsson’un “suç merdiveni “dediği basamakları hızla tırmanıyordu. Nilsson sorunların, ilk basamakta kullandıkları kaba, argo dil, bir basamak atlayınca zorbalığın başlaması, duvarların yazılıp-çizilmesi, okuldan kaçma gibi eylemlerle daha da kötüleşerek büyüdüğünü açıkladı.
Sadece öğrencilerin merdivenin tepesine tırmanan kötü ve olumsuz davranışları bile tasavvur edilemeyecek şeylerin olabileceğinin sinyallerini açıkca veriyordu.
2007 Yılında bir Cumartesi gecesi kimliği saptanamayan bir grup genç çim biçme makinalarının bulunduğu depoya girip aldıkları benzini çatıya çıkıp havalandırma sistemine döktüler. Nilsson haberi aldığında, bina neredeyse tamamen alevler içinde kalmıştı.
Sorunun çözümü daha katı kurallar ve cezalardan çok, daha fazla özgürlük ve farklı öğretme yollarının bulunması çağrısyla yapılan tartışmalarda arandı.
Bu yangın birçok konuyu gündeme taşıyan bir uyarı oldu. Yerel politikaları üretenler, ebeveynler ve öğretmenler toplumlarındaki okulların rollerini tekrar düşünüp değerlendirmek için biraraya geldiler. Ortak anlayış, sistemin bazı gençleri iflasa sürüklediği biçimindeydi. Fakat sorunun çözümü daha katı kurallar ve cezalardan çok, daha fazla özgürlük ve farklı öğretme yollarının bulunması çağrısyla yapılan tartışmalarda arandı.
Geçici olarak barakalarda beş yıllık planlama ve öğretimden sonra üç yeni okul açıldı. Nilsson ve meslektaşı Maria Sandell 6 ile 16 yaş arasında 370 öğrenciye ev sahipliği yapan Roselisskolan isimli okula önderlik ettiler. Öğrennme programları ve okul binaları görev ve uyulacak kuralların alanları olmaktan çok, kendi ahlaki değerlerinin sarmalında inşa edildiler, temel anlayış okulun isteyerek bağlanılacak bir yer olmasıydı.
“Çocuklar için daha esnek bir programın olması fikrini beğendim ve empati, liderlik gibi daha yumuşak becerilerin geliştirilmesine odaklandım. Ancak Nilsson’ın bana büyük bir şevk ile anlattığı uygulamaların doğurabileceği kargaşayı öğretmenlerin nasıl önleyebileceğini merak ediyorum. Nilsson, ilk birkaç ay içinde bir kargaşa ortamı olabileceği ancak, birçok yapının ve planlamanın çocukların boş zamanlarının büyük bir kısmını okulda geçirmelerini sağlayacağı konusunda bize güvence verdi.”
Bu sistemde öğretmenler daha önce üstlendikleri “uygulayıcı” rolünden daha farklı bir göreve sahipler. Onlar sürecin liderleri, destekçileri ve konunun uzmanlarıdır. Herkesin her sabah bir saatlik sakince yapıacakları düşünme zamanı vardır. Öğretmenler ve öğrenciler her sabah eldeki projenin gerçekleştirilmesinde en iyi başarıyı sağlayacak yolları konuşur ve bunu hayata geçiriler. Birbirlerine nasıl yardımcı olabileceklerini gözden geçirir, bir kitaba mı, internete mi, öğretmenlerine mi hatta bazen okul dışı bir uzmannın görüşlerine mi başvuracaklarını belirlerler. Sorunları ve çözümlerini birlikte üretirler. Herkes ortak görüşte birleştiğinde işe dört elle sarılırlar.
Öğrenciler karışık yaş gruplarından oluşan 75 kişilik bir takım ve bu takımın içerisinde yer alan alt takımlar halinde çalışırlar. Yapılacak işe bağlı olarak, kendi yaş veya ilgi gruplarıyla birlikte çalışırlar. Her iki ya da üç haftada bir yeni bir konu belirler ve farklı açılardan yaklaşabilecekleri yaratıcı projeler üretirler. Bu düşünce; okul sonrası gerçek yaşamda ve iş dünyasında karşılaşılabilecek durumların tanınmasına yarar.
“Herhangi bir sınıfa girin ve bir öğrenciye sorun: Ne çalışıyorsun? Neden onu çalışıyorsun? O ne işine yarayacak? Her çocuğun öğrenmek amacıyla bu üç soruyu yanıtlayabilmesi gerektiği konusunda ikna oldum.”
Nilsson seçimlerin yaklaştığı dönemde konu olarak “DEMOKRASİ” yi seçtiklerini söyledi. “Her konu için ulusal müfredatı ele alıp oradaki gereklilikleri nasıl karşılayabileceğimize baktık. Böylece seçim politikaları ve kampanyaları ile demokrasi tarihimizi, aynı zamanda da vatandaşlık anlayışımızın İsveçliler için ne ifade ettiğini somut bağlamı ve uygulamaları içerisinde ele alabildik. Yaptığımız herşey gerçek yaşamın bir parçasıydı.”
Nilsson ona girişimcilik eğitimini tanıtan İsveç’teki bir sosyal girişimci ile yaptığı konuşmayı dile getirdi. “O girişimci bana çocukların gerçekten öğrenip öğrenmediklerini belirleyebileceğimiz 3 soru öğretti “herhangi bir sınıfa girin ve bir öğrenciye sorun:
Ne çalışıyorsun? Neden onu çalışıyorsun? O ne işine yarayacak?
Her çocuğun öğrenmek amacıyla bu üç soruyu yanıtlayabilmesi gerektiği konusunda ikna oldum. Onların birşeyi niçin yaptıkları, ne yaptıkları ve yaptıkları şeyin yaşamları ile nasıl bir bağlantısının olduğunun bilincinde olmaları gerekiyor.
Öğrenciler, öğrenme kendileri tarafından yönlendirilir ve yürütülürse öğrenmeye çok daha istekli ve bağlı olacaklardır.
Diğer bir proje de sevgi üzerine odaklanmıştır. Daha küçük çocuklar biyoloji öğrenirken gördükleri insan organlarını ve vücut parçalarını, kağıt veya kartondan kesip yapıştırma tekniği ile maketini yapabilirler. Daha büyükler sınıflarını ziyaret eden seksoloğun oluşturduğu alanlarda kişişel ilişkilerini konuşabilirler. Genç kızlar grubu sınıflarındaki erkekler ile ilgili ortak sorularını yazabilirler, ya da bunun tam tersi erkekler kızlarla ilgili sorularını yazabilir. Daha sonra her biri soru ve cevaplarını değiş-tokuş edebilirler. Nilsson bu geleneksel, çekingenlik yaratan cinsel eğitim derslerindense, bu yeni yöntemle yapılan derslerin daha işlevsel olduğunu söyler. Ve der ki “Doğal olarak sınıfta bazı aptalca sorular, kıkırdamalar, gülüşmeler olabilir, ama dersler öğrenciler tarafından yürütüldüğünde daha etkili ve katılımcı olur.”
Taşıdığı misyonun üçüncü yılında Nilsson artık doğru kararlar verdiğine emindi. Nilsson yeniden başlamaya neden olan o yangın felekati olmasaydı, bu işten vazgeçebileceğini söyledi. Onun bu radikal anlamda farklı düşüncesini anlamayan birçok meslektaşından engellerin, eleştilerin geldiğini Nilsson kabul etti. Bazı ebeveynler önceleri şüpheliydiler fakat zamanla onların da bakışlarının doğruya yöneldiğini Nilsson hissetti.
Nilsson; “Ebeveynler 7 yaşındaki çocuklarını diş hekimine götürürken çocuklarından kendilerinin 7 yaşında diş hekimine giderken hissettiklerinden farklı olmalarını beklerler. Ve benzer şekilde 7 yaşındaki çocuklarını okula getirdiklerindede işlerin onlarca yıl önceki gibi olacağını umarlar. Ebeveynleri işin içine katmak için, ne yaptığımızı göstererek, büyük emek harcadık. Onlar da öğrenme uygulamalarına bizzat tanıklık edip çocuklarının mutlu olduğunu gördüklerinde, bu çok yönlü ve işlevsel eğitim modelinin mümkün olabileceğinine inandılar.”
Kaynak: http://uk.ashoka.org/life-swedish-primary-school-no-classrooms-and-lessons-plenty-learn
Çeviren: Turgay Şengüler