Pat Törngren
Her ebeveyn görgülü, kibar ve saygılı çocukları olsun ister. Neyse ki doğa bu konuda bizden yana. Çünkü çocuklar bizim yaptıklarımızı taklit ederek öğrenir ve her şeyi tıpkı bizim yaptığımız gibi yapmaya bayılır; bu onların “büyükler gibi” olduklarını hissetmesini sağlar.
Bir gün Melissa ve iki yaşındaki oğlu Andre ile çay içiyordum. Andre’yi hıçkırık tuttu ve “hıçk-pardon,hıçk-pardon, hıçk-pardon,” demeye başladı. “Bunu ona öğretmeyi nasıl başardın?” diye sordum Melissa’ya. “Aslına bakarsan ona hiç öğretmedim,” diye yanıtladı; “Ama ben öksürdüğümde veya hapşırdığımda hep pardon derim; o da beni taklit ediyor. Görgülü olması için onu ‘eğitmeye’ çalışmıyorum; sadece ondan bir şey isterken hep ‘lütfen’ diyorum ve bana bir şey verdiğinde de ona teşekkür ediyorum. Büyüdükçe o da bunları otomatikman yapmaya başlayacaktır.”
Dediğimi mi Yapsın, Yaptığımı mı Yapsın?
Melissa çok önemli bir şey keşfetmiş: Çocuğu kibar olması için “eğitmeye” çalışmak ters tepki yaratabilir; özellikle de bunu yapabilecekleri yaştan çok daha erken bir yaşta buna zorlanırlarsa. Büyüklerle, özellikle de yabancılarla konuşmak konusundaki doğal utangaçlıklarının sürdüğü bir yaşta, çocuklara “lütfen” veya “teşekkür ederim” demelerinin söylenmesi ya da “bay bay” diye el sallamalarının istenmesi, onlar için son derece utandırıcı olabilir ve dolayısıyla direnç doğurur. Ama eğer biz çocuklarımıza kibarca ve saygılı bir biçimde davranırsak ve eğer bizim birbirimize de o şekilde davrandığımızı görürlerse, büyüdükçe bizi taklit edeceklerdir. Söylediğimiz ve yaptığımız her şeyi izler ve öğrenirler: “Hımm, demek ki insanların böyle yapması gerekiyor!”
Gerçek Minnettarlık
Kendi çocuklarını tanıyan ebeveynler, her bir çocuğun, minnettarlığını nasıl da kendi özgü ve içinden geldiği gibi gösterdiğine dikkat edeceklerdir. Onlara bir şey verdiğimizde, utangaç bir gülümsemeden koca bir sırıtışa kadar değişen farklı yanıtlar verebilirler. Doğum günlerinde, heyecanlarını ve mutluluklarını parlayan gözlerle zıplayarak gösterebilirler. Hediye paketlerinin içinde ne olduğunun merakıyla paketi açarken, “Bak bana ne almışlar!” diye bağırabilir.
“Ne Dememiz Gerekiyordu?”
Çocukları anlayan yetişkinler bilir ki, onlar yapabildikleri en özgün biçimde teşekkür eder. Eğer biz “Birisi bize hediye verince ne dememiz gerekiyordu?” diye araya girersek, çocuk büyük olasılıkla utandırılmış ve aşağılanmış hissedecektir; özellikle de teşekkürünü kendine özgü ve içinden geldiği biçimde zaten belirtmiş durumdaysa. Çocuk, bizim ona bunu yanlış şekilde yaptığını söylediğimizi düşünür ve gerçek duygularını sergilemek yerine, kendisi için hiçbir anlam ifade etmeyen boş sözleri tekrarlaması gerektiğini öğrenir.
Bunun yerine, çocuklarımızın minnettarlıklarını içlerinden geldiği gibi iletmelerine izin vermemiz gerekiyor. Büyüdükçe ve bizim onlara ya da diğer insanlara minnettarlığımızı nasıl gösterdiğimizi gördükçe, “lütfen” ve “teşekkür ederim” sözcükleri de dahil, aynısını doğal olarak yapmaya başlayacaklardır. Yani bu sözcükler, onların içinden gelen yanıtlara zamanla eklenecektir; böylece bizi memnun etmek için söylemeyi öğrendikleri “kibar” ama boş laflar olmayacaklardır.
Biraz Yardımcı Olmak
Çocuklara kibar olmalarını emretmek ters tepki yaratabileceğinden, kendimiz birine karşı kibarca ya da arkadaşça davranacağımız zaman çocuğu da buna davet ederek, öğrenebileceği bir ortam oluşturabiliriz. “Hadi anneanneye el sallayalım,” dersek, “Anneanneye el salla,” diyerek yaptığımızdan farklı olarak, çocuğu zor durumda bırakmamış oluruz. Kendimiz el sallarız, anneanne el sallar ve çocuk da buna kendi istediği ölçüde dahil olur. Eğer eğlenceli bir şekilde vedalaşıyorsak, çocuk da büyük olasılıkla buna katılmaktan hoşlanacaktır. Ama her seferinde katılmıyorsa hiç sorun değil; küçüklerin dikkatlerini toplayabilme süresi çok kısadır ve ilgilerini çeken başka bir şeye yönelmiş olabilirler. Zamanla bunu yapabilmeye başlayacaklardır; özellikle de yetişkinler ona sıcak davranıyorsa.
Pek çok kültürde, yaşı küçük olan kişinin, yaşı büyük olan ile bir sohbet başlatması beklenmez. Önce büyük konuşur ve sonra küçük söz ya da yüz ifadesi ile yanıt verir. Çocuklar bunu bilir ve onlardan, yetişkin kendilerine hitap etmedikçe onunla konuşmaları beklenmez. Örneğin, anneanne doğrudan kendisine hitap ediyor ve “Hoşçakal Jenny, sonra görüşürüz,” diyorsa, çocuğun el sallaması veya gülümsemesi, çocuğun vedalaşmayı kendisinin başlatmasından daha yüksek bir olasılıktır.
Teşekkür Mektupları
Eğer teşekkür mektupları sizin için önemliyse, bunu eğlenceli hâle getirin. Abraham, aile büyükleri ile gidilen güzel bir plaj tatilinden sonra, teşekkür mektubu yazmaları için çocuklarını nasıl teşvik ettiğini anlatmıştı. “Teşekkür ederim, çok iyi vakit geçirdim” gibi resmi sözcükler yerine, her çocuğun tatilde amca veya teyze ile birlikte yaptığı bir şeyi paylaşmasını ve birlikte keyif aldıkları zamana ilişkin minnettarlığını, o anların resmini çizerek belirtmesini önermiş. Çocuklardan biri teyzesini, kendisiyle beraber kumdan kale yaparken çizmiş. Diğer çocuk ise “Bana bisiklete binmeyi öğretişin” konulu bir resim çizmiş. Küçük çocuklar için ise çocuğun çizdiği resimle ilgili söylediklerini, yetişkinler not düşmüş: “Kumsalda oynarken çok eğlendik.” Böylece ortak bir geçmiş oluşturuyor ve birbirleri için değerli olduklarını ifade ediyorlar.
Çocuklarla Toplum İçinde Karşılaşma
Bir süre önce, eczanede sıra beklerken babasıyla birlikte yanımda duran üç yaşlarında tatlı bir kız gördüm. Bir anda birbirimize baktık ve ona gülümsedim; o da bana utangaç utangaç gülümsedi. Hakikaten büyüleyiciydi ve hoşnutluğunu bana çok güzel biçimde iletiyordu. Ben de ona “Merhaba!” dedim ve yüzü sevinçle ışıldadı. Babası kibarca hatırlattı: “Birisi bize selam verince ne diyorduk?” Küçük kız utançla başını öne eğdi. Kendisi bana içinden geldiği gibi yanıt vermişti zaten ama şimdi ona bunu doğru yapamadığı söyleniyordu.
Kendimi çok kötü hissettim ve keşke hiçbir şey söylemeseydim diye düşündüm. Çocuklarına, kibarca olduklarını düşündükleri şeyleri söylemeleri için ebeveynlerin emir vermesinin hiç iyi bir şey olmadığını babaya açıklamak için uygun bir zaman değildi. Çocuklarını, kendilerinin bir uzantısı olarak görüyorlar ve başka yetişkinler tarafından çocukları görgülü yetiştiremedikleri düşünülmesin diye kendileri gibi davranmalarını istiyorlar. Hızlıca düşünerek babaya şöyle dedim: “Endişelenmeyin, büyükler için küçüklerle konuşmak kolaydır ama küçükler için büyüklerle konuşmak hiç kolay değildir.” Baba, onu kötü bir baba olarak görmediğim için belirgin biçimde rahatladı.
Küçük kız her şeyin yolunda olduğundan emin olmak için ona baktı ve babası ona gülümseyince, kendine güveni yeniden yerine geldi. Sonra tereddütle bana tekrar baktı ve ben de ona yeniden gülümsedim; o da bana daha bir mutlu baktı. Babasına sarıldı ve babası da kollarını ona doladı. Onları son olarak dükkandan çıkarlarken gördüğümde, küçük kız babasının omuzları üzerinde oturuyordu ve ikisi de mutlu görünüyordu. Bense eve dönerken, çocukları utandırmanın ne kadar kolay olduğunu ve onların hoşnutluklarını gösteren doğal tepkileri konusunda kafalarının ne kadar karıştırıldığını düşündüm.
Kendinizi Sınayın
Çocuklara görgülü davranmayı öğretmek, onlara saygı duymakla başlar. Yazar Pam Leo’nun dediği gibi, “Yetişkinlerin çocuklara karşı bazı saygısız davranışları, uzun zamandır süregelmekte. Çoğu zaman bunların saygısızlık olduğunu fark etmiyoruz bile.”
Siz çocukken, yetişkinler tarafından şu gibi şeylere hiç maruz kaldınız mı?
* Lütfen ve teşekkürler demenizin hatırlatılması.
* Özür dilerim demeniz için ısrar edilmesi.
* Oyuncaklarınızı paylaşmaya zorlanmanız.
* Misafirlere hoşgeldiniz ve güle güle demenizin istenmesi.
* İstemediğiniz halde aileden kişilere sarılıp öpmenizin talep edilmesi.
* Rica yerine emir edilmesi.
* Sizin hakkınızda, sanki siz orada değilmişsiniz gibi konuşulması.
Bu şekilde davranılmanın, size neler hissettirdiğini hatırlayabiliyor musunuz?
Şimdi listeye yeniden bakın ve bunların kaç tanesini kendi çocuğunuza yaptığınızı düşünün. Ebeveynlerimizin bize yaptıklarını tekrar edebiliriz ve eğer “saygısızlık zinciri“ni kırmazsak, çocuklarımız da ileride kendi çocuklarına aynısını yapabilir. Ama bu zinciri kırabiliriz! Olay, kaç yaşında olurlarsa olsunlar, insanların duygularına saygı duymaktan geçiyor. Altın kural şu: Eğer en yakın arkadaşınıza söylemenizin saygısızlık olacağını düşündüğünüz bir şey varsa, onu çocuğunuza da söylemeyin. Eğer evinize gelen bir misafire ya da sevdiğiniz bir yetişkine rahatça söyleyebileceğiniz bir şeyse, o zaman çocuğunuza da söylemenizde sakınca yoktur. Böylece çaba bile göstermeden, çocuğunuza saygıyı ve görgülü olmayı öğretmiş olursunuz.
İnsanlar kaç yaşında olurlarsa olsun, saygı görmeye gereksinim duyar ve bu olmadığında incinirler. Çocuklar bizden daha küçük olmalarının ve bizim rehberliğimize gerek duymalarının yanı sıra, bizden daha duyarlıdır ve yetişkinlerden daha çabuk incinirler. Ayrıca nasıl davranacaklarını, bizim söylediklerimizi ve yaptıklarımızı izleyerek öğrenirler.
Kaynak: The Natural Child Project, “Raising a Polite Child”
http://www.naturalchild.org/guest/pat_torngren2.html
Çeviri: Sevkan Uzel