Keşfetmek İçin Doğduk

Missy Willis

“Merak, insan zihninde keşfettiğimiz ilk ve en basit duygudur.”
– Edmund Burke

Çocuklar meraklı varlıklardır. Bir bebeği düşünün, kucakta, emekleyecek durumda. Sizin asılı duran ve parıldayan küpelerinize, gözlüğünüze uzanıyor ve yüzünüzden çıkarmaya çalışıyor, burnunuzu çekiştiriyor, gözlerinizi kurcalıyor ya da parmaklarını ağzınıza sokuyor. Uzanıp yemeğinizi kapıyor. Gözleri insanların, hayvanların ya da nesnelerin hareketlerini takip ediyor.

Emekleyen bebekleri düşünün. Yeni temizlenmiş halınızdaki en küçük toz zerreciğini bile bulabilirler. Onlar sizin orada olmadığına yemin edebileceğiniz, yerdeki ölü böcekleri bulabilirler. Ayakkabıları, oyuncakları ve evet, elektrik kablolarını bile çiğnerler. Tuvalet kağıdı rulosunu döndürürler, klozet suyunu sıçratırlar ve kitapları raflardan, kapları dolaplardan çıkarırlar. Onların “benim” veya “senin” kavramları yoktur. Ulaşabilecekleri her şey onların keşfetmesi için vardır; misafirin çantası, yemeği, bir alışveriş çantası.

Küçük çocukları düşünün. Onlar her şeye dokunurlar. Markette raflardaki ürünleri ellerine almak isterler. Komşunuzun evindeki şık cam süslemelere dokunmak isterler. Sorular sorarlar. “Bu nedir?” “Bu kim?” “Bu ses nedir?” “Bu koku nedir?” “Oraya varmamıza ne kadar kaldı?” Bir şeyler öğrenirler ve eğer yanlış anlamışlarsa, onlarla ilgilenenleri usandırabilirler. Bebekler ve küçük çocuklar, çevrelerine karşı doğal bir ilgi duyarlar. Bu merak olmasaydı; doğuştan gelen keşfetme ve çevrenin ne sağladığını anlama gereksinimi olmasaydı, çocuklar gelişmekte ve öğrenmekte başarısız olurdu. Bağ kurma ve dünyayı anlama yetenekleri riske girer; gelişimleri tehlikede olurdu.

“Evinizdeki eşyaların, çocuğunuzun büyümesi ve gelişmesinden daha değerli olmasına izin vermeyin.”

Ebeveynler olarak çocuklarımızın hayatlarını şekillendiren merakın rolünü kabul etmemiz çok önemli. Çocuklarımız öğrenmek istedikleri zaman, bu doğuştan gelen özelliğe olumlu yanıt vererek, saygı göstermemiz gerekiyor. Çocuklar kendi evlerinde ve hatta misafirliğe gittikleri evlerde bile eşyalara dokundukları için cezalandırılmamalılar. Buldukları şeyler ile yaratıcı olduklarında, örneğin; peçeteleri alıp havaya attıklarında ve küçük birer paraşüt gibi düşüşlerini izlediklerinde azarlanmamalılar. Yapmaya programlı oldukları şeyi yaptıkları, yani çevrelerini keşfetmeye çalıştıkları için kötü söz işitmemeliler. Ebeveynlerin sürekli olarak “Hayır, hayır, hayır” diye söylendiğini duymak, çocuk için kafa karıştırıcı olabilir. Çocuk ilgilendiği bir şey bulduğunda, ebeveynlerin onu takip edip, yeni şeylerin keşfinde ona katılmaları çok daha iyi olur. İster bir bitki, plastik kase, uzaktan kumanda, isterse ipek bir eşarp olsun, ne gördüğü ve ne hissettiği hakkında çocuğunuzla konuşun. Zengin ve canlı bir dil kullanarak, onu çocuğa tarif edin. Onunla birlikte dokunun. İlgili çağrışımlar yapın ve çocuğun bulduğu şeyi,  dünyanın geri kalanı ile ilişkilendirmesine olanak tanıyın. Onun ilgisini onaylayın; bunu yaparak çocuğunuzun o anda yaşadığı dünyayı öğretir ve gelişmekte olan dil becerilerini kendiliğinden inşa edersiniz. Şimdi, dürüst olmak gerekirse, bu “Hayır, hayır dokunma” demekten daha eğlenceli değil mi?

Eğer evinizde değer verdiğiniz özel şeyler varsa ve çocuklarınızın dokunmasını istemiyorsanız, bir süreliğine kaldırın veya çocuklarınızın ulaşamayacağı yere koyun. Evinizdeki eşyaların, çocuğunuzun büyümesi ve gelişmesinden daha değerli olmasına izin vermeyin. Çocuğunuzun sizin veya aileniz için değerli bir şeyler olduğunu anlayacağı ve saygı duyacağı zamanlar gelecektir; ama bunu yeni yürümeye başlamış bir çocuktan, anaokulu öğrencisinden ve hatta ilkokul çocuğundan bile beklemek haksızlık olur. Bu eşyaları çocukların erişebilecekleri yere koymak, onları yanlışa sürüklemek olur. Unutmayın ki çocuklar, onları bir şekilde etkileyen şeylere tüm ilgilerini yöneltebilecek muazzam beceriye sahip varlıklardır. Öğretme, liderlik etme, anlayışlarını geliştirme fırsatından yararlanın. Çocuklarımız küçükken onlarla birlikte keşfetmek, onlara ilham vermek, onları heyecanlandırmak ve zenginleştirmek için çok fazla fırsatımız var. Eğer çocuğunuz devamlı olarak uzak durması söylenen bir şeye doğru ilerliyorsa, onun merakı giderilmemiş demektir. Bu kadar basit. Birçok insanın öyle iddia ettiğini duyuyoruz ama çocuğun size karşı gelmek gibi bir amacı yoktur.

“Çocukların çevrelerine olan ilgileri sınırsız ve doğaldır.”

Küçük Buse kitaplığa doğru gittiğinde, ne yapmanız gerektiğinden hâlâ emin değil misiniz? Ânı yakalayın. İletişim kurun. Ona gördüğü şeyi anlatın. Çocukla beraber nesneyle oynayın, hafifçe vurun ve dokunun. Üzerine hafifçe vurduğunuzda nesne garip bir ses çıkarıyor mu? Sıcak mı soğuk mu, yumuşak mı sert mi, pürüzlü mü pürüzsüz mü? Ona başka bir kullanım şekli bulabiliyor musunuz? Onu kitaplıktan çıkarmak ve çocuğun yerde oynamasın izin vermek güvenli olur mu? Çocukların çevrelerindeki eşyalarla “oynamalarına” ne kadar izin verilirse, yeni ortamlarda o kadar az rastgele şeyleri tutup çekerler. Ancak, eğer çocuklar kendi evlerinde bir şeye dokundukları için azarlanır ya da dayak yerlerse ve artık o eşyaya ilgi duymuyorlarsa, bu durum neden dokunmamaları gerektiğini gerçekten anladıkları anlamına gelmez. Aslında nesneyi acı ve rahatsızlık ile ilişkilendirmiş ve bilgilerini genişletme ve öğrenme şanslarını kaybetmişlerdir.

Çocuklar bizden onlara ne gördüklerini, ne duyduklarını, ne hissettiklerini öğretmemizi isterler. Çocukların çevrelerine olan ilgileri sınırsız ve en önemlisi doğaldır. Bir çocuğa durmadan kendi dünyasındaki şeylere dokunmamasını söylemek, aç bir adama önündeki yemeği yememesini söylemek gibi bir şeydir. Ebeveynler olarak bize yakışan, çocuğumuzun keşfederek öğrenme gereksinimi konusunda daha onaylayıcı olmaktır. Eğer çocuklarımızın merakını caydırmaya uğraşmak yerine, bu meraka ortak olursak, bu bizim de biraz daha meraklı olmamıza yardımcı olabilir.




Kaynak: The Natural Child Project, “Born To Explore
<http://www.naturalchild.org/guest/missy_willis.html>

Üst görsel: <https://www.guardian.edu.au/childcare-early-learning-centres/vic/preston-tree-house/>

Çeviri: Ece Türkkan – Düzenleme: Sevkan Uzel

Facebook
Twitter

Son Yazılar

Kütüphane

Kronolojik Sırayla Üretimlerimiz

2010 yılında kurulan BBOM Derneği’nin vizyonu yıllar içinde çeşitli şekillerde tamamlandı, genişledi. Bugün geldiğimiz noktada katılımcı ve barışçıl öğrenme toplulukları vizyonuyla çalışırken bu yolculuğun meyvelerini

DAHA FAZLA»
Kütüphane

Arşiv: BBOM Güncel Okumalar ve Çeviriler

Doğu ve Batı Kültürleri Öğrenmeyi Nasıl Ele Alıyorlar? “Eğer Çocuklarımıza Barışı Öğretmezsek, Bir Başkası Onlara Şiddeti Öğretecektir” Çocukların Öğrenme Sürecini Anlamada Gözlem, Yorum ve Dökümantasyon

DAHA FAZLA»
Demokratik Yönetim

Bir İş Bölümü Çerçevesi: Sosyokrasi

BBOM Derneği ve BBOM Öğretmen Köyü Topluluğu üretim ve iş bölümü süreçlerinde somut bir yöntem olarak Sosyokrasiyi uygulamaktadır. Sosyokrasi topluluktaki üretim alanlarının, rollerin ve sorumlulukların

DAHA FAZLA»
Öğretmenlik

Şefkatli Eğitmen Olmak için

Şefkatli Eğitmen Serisi, Şefkatli Sınıf Kitabı’nın yazarları Sura Hart ve Victoria Kindle Hodson’un aynı isimli mailing serisinden çevrilerek, ilişki temelli öğretmenlik ve öğrenme konularında öğretmenlerle

DAHA FAZLA»