NEDEN BAZI ÇOCUKLAR ZORLUKLARA RAĞMEN İYİ GELİŞİR?
Çocukluk travmalarının yansımaları ile yüzleştiğinde, neden bazı çocuklar uyum sağlayıp üstesinden gelir de diğerleri potansiyellerini baskılayan yaraları ömür boyu taşımaya devam eder? Giderek artan kanıtlar ortak bir cevaba işaret etmekte: sonuçta iyi olmayı başaran çocuklar, kendisini destekleyen en azından bir yetişkinle kuvvetli bir bağ ve dengeli bir ilişki kurmuş olanlardır.
Harvard’dan Jack Shonkoff başkanlığındaki disiplinler arası bir işbirliği olan Ulusal Gelişmekte Olan Çocuk Bilimsel Kurulu (orj adı: National Scientific Council on the Developing Child) tarafından yayınlanan yeni rapora göre; en azından bir yetişkinle kurulan bu sağlam ilişkinin gücü, toparlanmak (ciddi zorluklara karşı olumlu tepki verip uyum sağlayabilmek), için gereken temel öğedir. Bu ilişkinin merkezi önemini ve toparlanma yetisi hakkında ortaya çıkmakta olan diğer bulguların anlaşılması, dezavantajlı çocuklara yardım etmek için tasarlanmış yürürlükteki programların işleyip işlemediğini anlamak için politika geliştiricilere anahtar niteliğinde bir araç sağlamakta.
Ulusal Gelişmekte Olan Çocuk Bilimsel Kurulu başkanı Shonkoff’a göre; ‘Psikolojik dayanıklılık yani toparlanabilmemiz, destekleyici ve duyarlı ilişkilere ve zorluklara sağlıklı biçimlerde cevap verip uyum sağlamamıza yardımcı olacak bir dizi yetenekte ustalaşmamıza bağlıdır. Zehirli stresi baş edilebilir strese çevirebilen de bu yetenek ve ilişkilerdir.’
Artmakta olan araştırmalar gibi bu rapor da gösterir ki; gelişmekte olan beyin küçük bir çocuk ile bakımını sağlayan kişi arasında tutarlı ‘hizmet et ve karşılık ver’ etkileşimlerinin varlığına dayanır. Bu etkileşimler düzenli bir şekilde gerçekleştiğinde, çocukların zorluklar karşısında verdikleri tepkiler mutlu gelişebilmeleri için gerekli olan temel yeteneklerin (plan yapma, davranışı takip edip düzenleme ve değişmekte olan koşullara uyum sağlama yetenekleri gibi) geliştirilmesine yardımcı olan iskeleti sağlar. Gelişmekte olan beyin, biyoloji ve çevre arasındaki bu geri bildirim döngüsü ile dengelenir.
Ancak, bu duyarlı ilişkilerin yokluğunda beynin yapısı ideal biçimde gelişememektedir. Beden bu eksikliği bir tehdit olarak algılayarak stres tepkisini harekete geçirir ki bu durum uzun sürdüğünde psikolojik değişikliklere yol açarak beyni ve fiziksel-zihinsel sağlıkla ilgili tüm mekanizmaları etkiler. Stres zehirli hale gelerek, çocukların uyum sağlamasını veya kendini toparlamasını zorlaştırır.
Zorlukların üstesinden gelen ve hayatları beklenmedik şekilde olumlu sonuçlanan çocukların deneyimleri duygusal dayanıklılığın yani toparlanmanın doğasını ve bunu güçlendirmek için ne yapılabileceğini anlamamıza yardımcı olmakta.
Kurul raporuna göre toparlanma yetisi üzerine yapılan bilimsel çalışmalar bize şunları göstermekte:
- Toparlanma yetisi içsel eğilim ve dışsal deneyim arasındaki etkileşimden doğar. Destekleyici ilişkiler, uyum sağlama kapasitesi ve olumlu deneyimlerden türer.
- Çocukların beyin, bağışıklık sistemi ve genlerinin stres oluşturan deneyimlere nasıl cevap verdiğine bakarak toparlanmayı görebilir ve ölçebiliriz.
- Zorluklarla yüzleşen çocukları olumlu sonuçlara yatkın kılan bir dizi tipik etken bulunmaktadır:
- Çocuk ile çocuğun bakımını üstlenen yetişkin arasında dengeli, duyarlı ve destekleyici en az bir ilikşinin bulunması.
- Hayat koşullarına hakim olma hissi.
- Güçlü yönetimsel işlev ve kendini kontrol etme becerileri.
- Olumlamacı inanç veya kültürel geleneklerin sağladığı destekleyici ortam.
- Fiziksel sağlık ve sosyal refahımıza yönelik idare edilebilir tehditlerle başa çıkmayı öğrenmek psikolojik dayanıklılığın ve toparlanma yetisinin gelişmesi için vazgeçilmezdir.
- Bazı çocuklar hem olumlu hem de olumsuz deneyimlere karşı daha hassastır.
- Toparlanma duruma özel olabilir.
- Olumlu ve olumsuz deneyimler, zaman içerisinde çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişimini etkilemeye devam eder. Toparlanma yetisi inşa edilebilir. Kalıtsal bir özellik ya da tüketilebilen bir kaynak değildir.
- Stresli deneyimlere kişilerin verdiği tepkiler büyük ölçüde değişiklik gösterir, ancak aşırı derecede zorlu durumlar neredeyse her zaman tedavi gerektiren ciddi sorunlara yol açar.
Kaynak: http://www.gse.harvard.edu/news/uk/15/03/science-resilience
Çeviri: Gülçin Çakan Akdoğan
Düzelti: Özge Somersan