Katherine Douglas Kindle
Yeni yeni yürümeye başlayan çok hareketli ve inatçı bir çocuğum var. Geçenlerde ebeveynliğin zorlukları üzerine konuşurken meslektaşım da olan bir arkadaşım bana, ‘Raising Your Spirited Child /Çok Hareketli Çocuğu Büyütmek?’ isimli bir kitap önerdi. Bu kitapta sevdiğim şeylerden biri de, çocukken ebeveynleri zorlasa da yetişkinlikte er veya geç değeri bilinecek özellikleri olan çocuklara bakış açımızı gözden geçirip değiştirmeye itmesiydi.
Oğlumun çok zor bir çocuk olduğunu düşünmek yerine, kendime, onun çok hareketli bir çocuk olduğunu hatırlatıyorum her defasında. O inatçı değil, kararlı bir çocuk. Bu bir ebeveyn için kullanışlı bir bakış açısı, eğitimciler için de temel bir beceri. Bir özel eğitimci olarak günümün çoğu, öğretmenlere, sınıflarındaki yaramaz çocukların aslında ne kadar yaratıcı ve etkileyici olduklarını; dikkati dağınık bir çocuğun aslında ne kadar meraklı, geçiş ve uyum süreçleri yavaş olan çocukların odaklanmada nasıl da usta olduğunu görmelerini sağlamaya çalışmakla geçiyor.Eğer Center for Inspired Teacher tarafından savunulan ‘Karşılıklı Saygı’ ve ‘’Uzman Olarak Öğrenci” başlıklı temel değerlerinin arkasında duracaksak, öğrencilerimize bakarken zayıf yanlarını değil güçlü yönlerini görmeliyiz. Bunda zorlanılan günler olduğunu biliyorum… Bir öğrenci okulun dar kalıbına sığmıyor diye sırf planlarımıza uymadı diye onu suçlamak çok daha kolaydır. Fakat neticede bu, çocuğu incitecektir. Inspired Teaching Institute’ten öğrendiğim ve düşünme biçimimizi değiştirmemize yardımcı olabilecek bir alıştırma var: Öğrencilerimizi ‘gün’ ve ‘gece’ diye ikiye ayırıyoruz. Gün, göndermesi itibarıyla başarılı olan ve birçok öğrencinin de imrenmesini istediğiniz öğrencidir. Gece ise, ilerleme seyri veya davranışları gibi çeşitli yönleriyle geceleri sizi huzursuz eden öğrencidir. Sınıfta nasıl bir dil kullandığınızı düşünmenin bir yolu, gece öğrencinizi düşünürken aklınıza gelen sıfatların bir listesini yapmaktır. Ardından da bu özellikler için olumlu bağıntılar düşünün. Örneğin…
Öğrencinizde olmayanlar | Öğrencinizde olanlar |
Motivasyon | Uysallık |
Konuşkanlık | Güçlü iletişimcilik |
Odaklanma | Zihninde aynı anda birçok fikri birden işleme kabiliyeti |
Karşı çıkma | Bağımsız irade/ güçlü inançlar |
Bağımlılık | Bağlılık |
Gürültü/Karşılık verme | Özgüven ve cesaret |
Sessizlik | Düşüncelilik |
Öğrenciler hakkında konuşma biçimimizi değiştirerek er veya geç onları görme şeklimizi de değiştiririz. Öğrencilerimizin özelliklerini ne kadar çok olumlu terimle ifade edersek aslında beynimizde de “yeterli ve yetenekli öğrenci” anlayışını destekleyen ve onlarla etkileşim ve onlara müdahalelerimizi olumlu ve üretken bir çerçeveye oturtmamızı sağlayacak daha fazla sinir yolu döşeriz. Öğrencilerimiz de bunun için bize teşekkür edecektir. Yaratıcı çocuklar nasıl duyarlı, kararlı veya cesur olduklarını işitmeye de bir grup düzeninde verimli çalışmak için bu özellikleri nasıl yöneteceklerini öğrenmek için yardıma da ihtiyaç duyarlar.
Öğrencilerimizi bu özelliklerinden dolayı bastırıp ayıplamak yerine onlara bu özelliklerini kullanıp yine onlar üzerinde yükselerek gelişmelerine nasıl yardımcı olabiliriz? Bu özellikleri olumlu biçimlerde ifade edebilir ve öğrencilere kendilerinin farkına varmayı öğretebiliriz. Davranışları bir ihtiyacın ifadesi olarak görebilir ve onlara, bu ihtiyaçları ifade edip problem çözücüler olarak bizimle çalışmayı öğretebiliriz. Öğrencilere özdenetimi öğrenmede yardımcı olurken sınıfta, her birinin kendine has meziyetlerine saygı gösterilen ortamlar yaratabiliriz. Sınıfta birden konuşmaya başlayan öğrenciye iletişim kurma isteğini dizginlemeyi ve sınıfta lider olabilmesi için farklı yollar bulmayı öğretebiliriz. Uyum sağlamada yavaş olan öğrenciye, öğretmenlerine, (mümkün olduğunda) günlük programı önceden bilmek istediğini ve geçişlerin önceden bildirilmesine ihtiyaç duyduğunu söyleyerek kendini savunmayı öğretebiliriz. Nihayetinde, bir çocuğun kendisini duyumsayıp kendisiyle ilgili düşünmeyi nasıl öğrendiği de bizim öğrettiğimiz müfredat ile ilgili ne düşündüğü kadar önemli olabilir.
Yirmi yılda öğrencilerimin nerede ve kim olmalarını istediğimi düşünürken okuldaki günlük önceliklerimi gözden geçirmemi sağlıyor ve öğrencilerimin kendilerini tam olarak ifade eden başarılı yetişkinler olmalarını istediğimi hatırlatıyor. Çoğunlukla da, okul günlerinde problem diye görünen özelliklerin ders zili çaldıktan çok sonra onlara hizmet edecek güçlü yönler olduğunu fark ediyorum.
Kaynak: Center for Inspired Teaching, “Language in the Classroom“
<http://inspiredteaching.org/our-mission-and-model/language-in-the-classroom>
Çeviri: Esma Çınar – Düzenleme: Meral Üst